tup bebek kliniginin hatasi ve yillar sonra ortaya cikan kimlik hik yesi HMRGArqz.jpg
Hadeya için gayet sıradan bir gündü.
12 yaşındaydı. Annesiyle birlikte koltukta oturmuş film izliyorlardı. Annesi birden, “Ya sana bunun senin başına geldiğini söylesem?” dedi ve o noktadan itibaren konuyu açtı.
O gün, Hadeya ilk kez tüp bebek (IVF) yöntemiyle dünyaya geldiğini, ancak bu süreçte bir karışıklık yaşandığını öğrendi.
Bugün 26 yaşındaki Kanada’da yaşayan arkeolog Hadeya, “Bu gerçekten çılgınca bir hikâyeydi. Ama aynı zamanda neden bunu daha önce fark etmediğimi de düşündüm. Ama bir çocuk için hiç derinlemesine düşünmemek de son derece normaldi” diyor.
Hadeya’nın anne ve babası 1990’larda Kanada’nın Toronto kentinde tanışmış ve bir yıl içinde evlenmiş.
Babası Gana’nın kıyı şehri Tema’da büyümüş. 20’li yaşlarının başında Kanada’ya göç etmiş ve Toronto’ya yerleşmiş. Annesi ise Prince Edward Adası’ndaki North Rustico’da doğup büyümüş beyaz bir kadın.
Çift yıllarca çocuk sahibi olamayınca Toronto’daki Fertility and Sterility Institute adlı klinikte şimdilerde hayatta olmayan Dr. Firouz Khamsi’nin yönettiği tüp bebek tedavisine başvurmuşlar.
Tüp bebek, bir kadının yumurtalarının laboratuvarda bir erkeğin spermiyle döllenip rahme yerleştirildiği bir yöntem.
“Yaklaşık yedi yıl boyunca denemişler, yani oldukça uzun bir süreç olmuş” diyor Hadeya.
Çift, klinikten açık bir talepte bulunmuş. Her iki ebeveynin de kökenini yansıtacak şekilde siyah bir sperm donörü istediklerini belirtmişler.
“Ben doğduğumda, ten rengimin açık olmasına ebeveynlerim oldukça şaşırmış. Kliniği aradıklarında onlara ‘bir yıl bekleyin, rengi döner’ demişler.”
Hadeya için görsel olarak bir şeylerin tam oturmadığı belli olsa da bunu hiç sorgulamadığını söylüyor.
“Biyolojiye çok ilgim yoktu, annem beyaz olduğu için benim de beyaz olduğumu varsayıyordum” diye anlatıyor.
“Yani ben, aslında tamamen maksat dışı bir şekilde Ganalı bir ailenin içine doğmuş birisiyim.”
University College London Hastanesi’nde doğum, jinekoloji ve üreme tıbbı uzmanı Dimitrios Mavrelos’un BBC’ye anlattığına göre, 1978’de tüp bebek tedavisi ilk kez uygulanmaya başladığından bu yana dünyada 10 milyondan fazla bebek bu yöntemle doğdu.
Böyle karışıklıklar ise oldukça nadir görülüyor. Ancak IVF’nin ilk yıllarında, düzenlemelerin çok daha zayıf olduğu dönemde bu tür hatalar daha sık yaşanıyordu.
‘Çocukluğum bir yalandan ibaret değildi’
Hadeya babası için “O her zaman babamdı, beni büyüten adamdı” diyor.
Kanada’nın doğu kıyısındaki Prince Edward Adası’nda küçük bir kasabada büyüyen Hadeya, ailesinin o çevrede “farklı” göründüğünü söylüyor.
Lisedeyken ırkçı sataşmalar yaşadığını anlatıyor. “Bazı çocuklar ‘senin siyah olman gerekiyordu’ gibi yorumlar yapardı, ya da Afrikalı olmakla dalga geçerlerdi” diyor.
Ancak, kendisinin yaşadıklarının, daha sonra doğan melez kardeşlerinin maruz kaldığı kadar kötü olmadığını belirtiyor.
Ailesi, Hadeya’dan sonra dört çocuğunu doğal yollarla dünyaya getirmiş.
“Küçük bir balıkçı kasabasında yaşıyorduk, bu yüzden kardeşlerim doğrudan ırkçılıkla karşılaşıyordu; benimle akraba olup olmamaları fark etmiyordu” diyor.
Hadeya için doğumundaki “çılgın” karışıklığı öğrenmek, babasıyla olan ilişkisini değiştirmemiş; sadece hayatına dair bir gerçeği doğrulamış.
“Bir soruma yanıt bulmuş oldum ama hâlâ aradığım finale ulaşamadım” diyor.
“Nasıl böyle bir karışıklığın yaşandığına dair hâlâ bir açıklama arıyorum.
“Babam doğduğum gün oradaydı, ondan önceki süreçte de yanımızdaydı. Hâlâ da öyle, bu yüzden bu konuda hiçbir zaman farklı hissetmedim.”
“Çocukluğum bir yalan değildi. Her zaman ailenin bir parçasıydım. Belli bir ölçüde kendimi etnik olarak Ganalı hissediyorum çünkü o kültürle büyüdüm. O yemekleri yedim, dili tanıyorum. Konuşamıyorum ama bazen konuşmaları anlayabiliyorum.”
Doktorun “bir yıl bekleyin” açıklamasının ardından annesi kliniğin olayı araştırmasını istemiş. O zaman sperm donörünün beyaz, hatta kızıl bir adam olduğu ortaya çıkmış.
“Bir yıl sonunda, klinik bir hata yapıldığını, numaralandırılmış şırıngaların karıştığını doğruladı” diyor Hadeya.
Daha sonra, biyolojik babasının aslında kahverengi saçlı olduğunu, kızıl saçlı olmadığını da öğrenmiş.
Ailesi Dr. Khamsi ile yüz yüze görüştüğünde doktorun tepkisi, “Ne mutlu size, güzel bir aileniz var. İstediğinizi elde ettiniz. Mahkemeye vermek isterseniz buyurun, zaten bunun için sigorta var” şeklinde olmuş.
2003 yılında, Hadeya’nın ailesi kliniği mahkemeye vermiş ve dava sonucunda açıklanmayan bir tazminat karşılığında anlaşmaya varılmış.
“Mahkemede, benim beyaz olduğumun kanıtlanamayacağını, DNA testi gerektiğini söylediler. Oysa bunun açıkça ortada olduğunu düşünüyorum. Bu neredeyse tıbbi bir ‘gaslighting’ idi ve dava sürecinde bunun çok örneğini gördük.”
Olayın ardından doğrudan bir yaptırım uygulanmadı; klinik kapanana kadar faaliyetine devam etti.
Dr. Khamsi, 2011 Mart’ında Ontario Hekimler ve Cerrahlar Koleji’nden (CPSO) istifa etti.
CPSO’nun açıklamasına göre, 26 hasta hakkındaki bakım, tedavi ve kayıt tutma konularında yürütülen soruşturma, doktorun istifa etmesiyle sonlandırıldı.
Ayrıca Khamsi, Ontario veya diğer eyaletlerde yeniden doktorluk lisansı başvurusunda bulunmamayı da kabul etti.
On beş biyolojik kardeş ve sayı artıyor
2019’da Hadeya, biyolojik babasının tarafını daha iyi tanımak için DNA testi yaptırmış ancak o dönem bir sonuç çıkmamış.
Beş yıl sonra biriyle DNA eşleşmesi gerçekleşmiş ve bu, 12 üvey kardeşi olduğunu öğrenmesine yol açmış.
“Kardeşlerimin çoğu 1994 ile 1998 arasında, aynı donörün spermiyle dünyaya gelmiş.
12 kardeşim olduğunu öğrendiğimde gerçekten inanılmazdı. O zamandan beri üç kardeş daha buldum” diyor.
“Böyle bir durumda kendinizi tıbbi bir istatistik gibi hissediyorsunuz. İnsan ‘umarım ben o yüzde birlik kısımda olmam’ der, ama sonuçta öyle oldu. Bu ağır bir duyguydu” diye ekliyor.
“Bizim grubumuzda (aynı donörden olanlar) sadece benim değil, başka karışıklıkların da yaşanmış olabileceğini fark ettik. Bu da daha fazla soru doğurdu ve kendi hikâyemi araştırmaya itti” diyor.
“Tüm annelerimize, donörden en fazla altı ila sekiz çocuk doğacağı söylenmiş. Ama [donörün] spermi en az 15 farklı tüp bebek tedavisinde kullanılmış.”
Bu haber herkes için şok etkisi yaratmış; özellikle de donör yoluyla doğduğunu bilmeyen kardeşlerde.
Donörün doğal kızları, babalarının 1994’te Calgary Üniversitesi’ne “tıbbi araştırmalar için” sperm bağışladığını söylemiş.
Ancak bu sperm, bir şekilde o kliniğe geçmiş.
Kanada’da, bir donörün kaç kez kullanılabileceğine dair yasal bir sınır bulunmuyor. Ancak bazı klinikler kendi inisiyatifleriyle bu konuda sınırlama getiriyor.
‘İki kültürle büyümek bir ayrıcalıktı’
Hadeya’nın çoğu biyolojik kardeşi, birbirlerini tanımak ve iletişimde kalmak için bir grup kurmuş.
“Hatta biyolojik kardeşlerimden biriyle aynı bölgede yaşıyormuşuz. Aynı mahallede, sadece iki sokak ötede. Ama hiç haberimiz yoktu.”
Genel olarak Hadeya, iki kültürlü bir ailede büyümeyi bir “nimet” olarak görüyor:
“Babam Kanada’ya göç eden ilk nesildendi, kültürüyle gurur duyardı ve bunu her fırsatta gösterirdi. Bu yüzden hem Ganalı hem de Prince Edward Adası’ndaki Fransız Akadi kültürünü birlikte deneyimleme şansım oldu. Bu da bana çok yönlü bir bakış açısı kazandırdı.”
